DİNDE ZORLAMA YOKTUR. BAKARA SURESİ 256. TEVBE SURESİ 12-13 VE 29. AYETLER.


Aşağıdaki yazıyı yazmama neden olan, bir arkadaşımızın Kur’an dinde zorlama yok tur der, ama Tevbe suresinde bir ayetindeyse, Allah ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, KÜÇÜK DÜŞÜRÜLÜP ELLERİYLE CİZYE VERİNCEYE KADAR SAVAŞIN diye geçer.  Hani dinde zorlama yoktu, diye soruyor. Önce ayeti yazalım, konu hakkında birlikte düşünelim.

Tevbe 29: Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, KÜÇÜK DÜŞÜRÜLÜP ELLERİYLE CİZYE VERİNCEYE KADAR SAVAŞIN.

Bu ayeti yalnız okurda, bu sözlerin kimlere ve ne maksatla söylendiğini Kur’an’dan anlamazsak, arkadaşımızı bu soruyu sormakta haklı görünür. Bende bahsedilen Bakara suresindeki dinde zorlama yoktur sözü ile tevbe suresindeki savaş halinin ve Allah’ın bahsettiği uyarının hiçbir benzerliği olmadığını tam tersine, Tevbe suresinde Allah’ın Resulüne açılan bir savaşın ve verilen sözlerin tutulmadığının, ayetleri örnek göstererek anlatmaya çalıştım.

Gelelim Tevbe suresine. Çok ilginçtir besmeleyle başlamayan tek suredir. Bu surenin, bir önceki surenin devamıdır diyende vardır. Surenin ismine ve içeriğine baktığınızda genelde anlatılan, müşriklerin Allah’ın Elçisine karşı birlik olup, savaş verdiği anlatılır. Rabbimizde Elçisine bu ayetlerle yardım etmek ve ona çevresinden kendisini savunacak, savaşacak insanların toplanmasında yardımcı olmuş ve onları ikaz edip, Elçisine yardım etmelerini sağlamıştır. Sureden bazı alıntılar yaparak, genelde ne anlatmak istediğini anlamaya çalışalım isterseniz. İlk ayetinde bakın nasıl bir uyarı var.

 Tevbe 1: ALLAH VE RESULÜNDEN KENDİLERİYLE ANTLAŞMA YAPMIŞ OLDUĞUNUZ MÜŞRİKLERE BİR İHTAR.

 Yukarıdaki sözler, Allah’ın Resulünün karşısında savaş halinde olan, daha önce anlaşma, sözleşme yaptıkları halde bu anlaşmayı bozan müşriklere, bir ihtar olarak söyleniyor ve bakın ne diyor devamında?

Tevbe 2: YERYÜZÜNDE DÖRT AY DAHA SERBESTÇE DOLAŞINIZ VE BİLİNİZ Kİ SİZ ALLAH’I ASLA ÂCİZ BIRAKAMAZSINIZ; ALLAH İSE KÂFİRLERİ REZİL EDECEKTİR.

Anlaşılıyor ki Allah’ın Resulü, iman etmeyenlerle barış yaptıkları halde sözlerinden caymışlar, savaş halindeler. Haram ayların girişiyle savaşa ara verilmiş. Fakat bu aranın sonunda, iyi bilin ki siz bizleri aciz bırakamazsınız, bizler Rabbin yardımıyla, sizleri perişan edeceğiz diyor. Demek ki haram ayların girişiyle yapılan ateş kes bitiminde, savaşa devam etmek üzere ara verilmiş.

Tevbe 5: O HARAM AYLAR ÇIKINCA, ARTIK MÜŞRİKLERİ NEREDE BULURSANIZ ÖLDÜRÜN, ONLARI YAKALAYIP HAPSEDİN VE BÜTÜN GEÇİT BAŞLARINI TUTUN! EĞER TEVBE EDİP NAMAZ KILAR VE ZEKÂTI VERİRLERSE, ONLARI SERBEST BIRAKIN; ÇÜNKÜ ALLAH BAĞIŞLAYAN VE MERHAMET EDENDİR.

Yukarıdaki ayeti özellikle bu şekliyle yazdım. Çünkü bu ayette örnek gösterilip, bakın dinde zorlama yoktur diyorsunuz, ama tövbe edip namaz kılanları serbest bırakın diyor, bu nasıl dinde zorlama yok dediklerini de duyarsınız. Ne yazık ki günümüzde Kur’an’ı tercüme edenler, bazı  yanlış düşüncelerin ve bilgilerin etkisinde kalıyorlar. Buda bizlerin Kur’an’ı doğru anlamamızı engelliyor. Tevbe suresi 5. ayette geçen SALAT kelimesine, doğrudan namaz anlamını verirsek, yanlış tercüme etmiş oluruz. Çünkü salat yalnız namaz değil, toplumun birbirine destek olması, barış içinde yaşaması ve yalnız Allah’a dua edip ondan yardım dilemesi anlamlarına da geliyor. Namaz Allah ile kulu arasındadır ki, ona hiç kimse müdahale edemez. Ama toplum içinde barışçıl ve yardım sever olarak yaşamak, her bireyin görevi olmalıdır. Bu ayetin son bölümünü aslında şöyle anlamalıyız. “TÖVBE EDERLER, SALÂTA KATILIRLAR VE ARINDIRICI YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ YERİNE GETİRİRLERSE, ARTIK BIRAKIN YOLLARINA GİTSİNLER” Devamındaki ayete bakalım şimdide.

Tevbe 6: VE EĞER MÜŞRİKLERDEN BİRİ SENDEN AMAN DİLEYEREK YAKININA GELMEK İSTERSE, ALLAH’IN KELAMINI DİNLEYEBİLMESİ İÇİN ONA AMAN VER, SONRA ONU GÜVEN DUYACAĞI YERE KADAR GÖNDER. ÇÜNKÜ ONLAR GERÇEĞİ BİLMEZ BİR TOPLULUKTURLAR.

Bakın konunun, nasıl çok daha farklı olduğu anlaşılıyor. Lütfen dikkat, müşriklerden birisi senden izin ister de yanına yakınına gelmek isterse, ona izin ver ki senden istifade etsin, Kur’an dan nasiplensin diyor. Zorla değil, tam tersine güzellikle. AYETİN SONUNDAKİ CÜMLE İSLAM DİNİNE DAVETİN, ZORLA OLMAYACAĞININ KANITIDIR BAKIN NE DİYOR? “SONRA ONU GÜVEN DUYACAĞI YERE KADAR GÖNDER.” Demek ki zorlama yok, ama seninle savaşmayacağına dair sözleşme yapıp söz verdiği halde, sözünden cayıp savaş açana da aman dilemek, affetmek yok diyor Allah.

Tevbe 7: MESCİD-İ HARAM YANINDA ANTLAŞMA YAPTIKLARINIZ HARİÇ, ALLAH KATINDAN VE ELÇİSİ KATINDAN O MÜŞRİKLER LEHİNE VERİLMİŞ BİR SÖZ NASIL OLABİLİR? BUNLAR SİZE KARŞI DOĞRU DAVRANDIKÇA, SİZ DE ONLARA KARŞI DOĞRU DAVRANIN. Allah kendisinden çekinerek korunanları sever.

Yukarıdaki ayeti dikkatlice düşünelim. Mescidi-haram’ın çevresinde yine Müslüman olmayan ama bir kısmıyla da sözleşme, barış yapılmış Resule iman etmeyen guruplar var. Bakın onlara karşı nasıl davranılmasını istiyor. Onlar size dürüstçe davranırsa, sizde onlara dürüst davranın. Allah hıyanetten sakınanları sever diyor. Orada olanları zorla Müslüman yap demiyor. Sana dokunmayana, sende dokunma diyor. Şimdide aşağıdaki ayete bakalım. Bu ayet başlı başına, tüm sorularımıza aslında cevap veriyor.

Tevbe 12: EĞER VERDİKLERİ AHİTTEN SONRA YEMİNLERİNİ BOZAR, DİNİNİZE SALDIRIRLARSA, O ZAMAN KÜFRÜN ELEBAŞLARINI ÖLDÜRÜN. ÇÜNKÜ ONLARIN YEMİNLERİ YOKTUR. Böyle yaparsanız hal ve gidişlerine son verebilirler.

Yukarıdaki ayet, aslında her şeyi çok net açıklıyor, bakın ne diyor Rabbimiz. Eğer sizinle yaptıkları anlaşmadan sonra dininize, yani iman eden sizleri yok etmek için saldırırlarsa, o zaman küfrün elebaşlarını öldürün. Çünkü onlar sözlerinde durmazlar, güvenilir insan değillerdir diyor. Bu şekilde davranır da, onlara hak ettiği şekilde karşılık verirseniz, bir daha aynı hatayı yapmazlar diye de açıklama yapıyor. Buradan da anlaşılıyor ki, iman eden bir Müslüman hiçbir neden yokken, sırf iman etmedi diye, hiçbir zaman karşısındaki bir insana, saldırmaz onu öldürmez, zorla Müslüman yapmaz çünkü İslam bunu yasaklamıştır. Ancak saldırana, seni öldürmek için savaş açana, sözünde durmayana, barışı bozana karşı cevap verilmeli, hatta öyle bir cevap verilmeli ki diyor Rabbimiz, bir daha böyle bir hata yapmasınlar, ders alsınlar diyor. Şimdi hatırlatacağım ayet ise, biraz önce söylediklerimi çok daha net açıklıyor, iman edenlere savaş açanlara karşı, nasılda çağrıda bulunup Elçisine yardımcı oluyor.

Tevbe 13: Yeminlerini bozan, Resulü yurdundan çıkarmaya gayret eden bir topluluğa karşı savaşmayacak mısınız? ÜSTELİK SİZE SALDIRIYI İLKİN ONLAR BAŞLATTI. KORKUYOR MUSUNUZ ONLARDAN? Eğer mümin kişilerseniz, kendisinden korkmanıza en layık olan, Allah’tır.

Sözlerinde durmayanlar, Allah’ın Elçisini yurdundan çıkarmak isteyenlere, ona savaş açanlara karşı savaşmayacak mısınız diyor Rabbimiz. Üstelik size saldırıyı ilkin onlar başlattı, onlardan korkuyor musunuz yoksa diyerek, iman edenleri güç birliğine çağırıyor. Demek ki iman etmedi diye, hiç kimseye durup dururken savaş açmak yok, tam tersine müşriklerin açtığı savaşa karşı kendilerini savunmak var. Yine bu ayetlerin devamındaki birçok ayet iman edenleri, müşriklerin açtığı savaşa karşı savunmak adına savaşmaya davet ediyor. Hatta 24. ayette malın mülkün tatlı geldiği için, savaştan kaçanların sonlarının iyi olmayacakları anlatılıyor. 25 ve 26. ayetlerde, daha önce savaşlarda sizlere yardım ettim, yine yardım ederim diyerek, onları teşvik etmektedir. 

Tevbe 29: KENDİLERİNE KİTAP VERİLENLERDEN, ALLAH’A VE AHİ RET GÜNÜNE İNANMAYAN, ALLAH’IN VE RESULÜ’NÜN HARAM KILDIĞINI HARAM TANIMAYAN VE HAK DİNİ (İSLAM’I) DİN EDİNMEYENLERLE, KÜÇÜK DÜŞÜRÜLÜP CİZYEYİ KENDİ ELLERİYLE VERİNCEYE KADAR SAVAŞIN.

Yukarıda ayetle Rabbimiz son noktayı koyuyor ve Elçisine savaş açmış müşrikler için kesin emrini verip, madem sizlere savaş açıp bana karşı geliyorlar, o zaman sizde onlarla iman edinceye kadar, yani ALLAH’IN İSTEDİĞİ DOĞRU YOLA GELİNCEYE KADAR savaşın diyor. Lütfen unutmayınız bu savaşı ilk başlatan, saldıran müşrikler. Yoksa iman etmedi diye saldırı yok. Onun açıklamasını yukarıdaki ayetlerde açıkça görmüştük. Dikkat ediniz lütfen, sizlere savaş açmayan, barış yapan yani sizleri yok etmek istemeyip, sözleşme yapan kişilerle asla savaşmayın, onları zorlamayın, hatta sözünüzde durun diyerek, barış yapılmasını istiyordu diğer ayetlerde. Ayetleri Kur’an bütünlüğünde anlamaya çalışmaz da,  bağlamından kopararak kelimelere farklı anlamlar verirsek, ayetleri yanlış anlarız.

Buraya kadar tüm ayetleri hatırlayalım, hepsinde Allah’ın Elçisine karşı açılan bir savaş var. Hiçbir zaman Allah’ın Elçisi inanmayanlara karşı, neden inanmıyorsunuz diye bir savaş asla açmamıştır. YAPILAN SAVAŞLARIN TAMAMI, KENDİLERİNİ SAVUNMAK ADINA YAPILMIŞTIR. Bakara suresi 256. ayette RABBİMİZ DİNDE ZORLAMA YOKTUR, ÇÜNKÜ DOĞRU BİLGİ YALAN VE YANLIŞTAN AYRILMIŞ, APAÇIK ÖNÜMÜZE SUNULMUŞTUR DER BİZLERE. Doğru bilginin kimseden korkusu olmaz, dimdik ayakta gururla durur, ama yalan ve yanlış bilgi, doğru bilginin karşısında yok olacağından, yerini koruyabilmek için, kargaşa çıkarıp telâşe düşecektir. Yanlış bilgi sahibinin kafası, doğru bilgi ile karşılaştığında karışacaktır, eğer aklını devreye sokarsa, bu insan gerçeklerin farkına varacaktır. Her insan yaptıklarının karşılığını görecektir, dedikten sonra din ve iman adına kimin takvaca üstün olduğunu yalnız ben bilirim der Rabbimiz. Hiç kimsenin ardı sıra gitmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim diye uyarır bizleri.

İslam öyle bir din, Kur’an öyle bir rehber kitap ki,  yeter ki onu anlamak için uğraş verelim, O bize sorduğumuz her soruya cevap verecektir. Kur’an’ın ayetlerini doğru anlayabilmemiz için, mutlaka bir bütün olarak düşünmeliyiz. Nahl suresi 98. ayetinde Allah’ın uyardığı gibi, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların bizlere dayattığı batıl bilgilerden önce kurtulup, yalnız Allah’a onun ayetlerine dayanıp güvenerek, Kur’an’ı okumaya başlarsak, işte o zaman Kur’an’ı ancak doğru anlayabiliriz. Batıl bilgiler ışığında, Kur’an’ı doğru anlamamız mümkün olamaz. Kur’an’da asla çelişki yoktur, çelişkiyi yaratan bizleriz. Sırf beşerin, rivayetlerin öğretisini doğrulamak adına, kelimelerden ve cümlelerden alıntı yaparak, onlara yanlış anlamlar vermemizden kaynaklanmaktadır çelişkiler. Bununda çok büyük bir günah olduğunu ve bizleri Kur’an’dan uzaklaştırdığını unutmayalım. Yukarıdaki ayetlerin tamamı, Müslümanlara savaş açanlara karşı alınacak önlemleri anlatıyor. Eğer herhangi bir savaş tehlikesi yoksa, barış içinde herkes kendi inancını yaşıyorsa, yani kendi imtihanını veriyorsa, aşağıdaki ayet ile Rabbimiz, Müslüman olmayanlara tavrımızı apaçık belirtiyor.

Bakara 256: DİNDE ZORLAMA YOKTUR. ARTIK DOĞRULUKLA EĞRİLİK BİRBİRİNDEN AYRILMIŞTIR. O HALDE KİM TAĞUTU REDDEDİP ALLAH’A İNANIRSA, KOPMAYAN SAĞLAM KULPA YAPIŞMIŞTIR. ALLAH İŞİTİR VE BİLİR.

Allah yardımcımız olsun ve Kur’an’ın nuruyla bizleri nurlandırsın inşallah. Kur’an’a gereken önemi, saygıyı gösterelim ki, Allah’ta bizim içine düştüğümüz yalan, yanlış ve fesat ortamından bizleri kurtarsın. Yoksa işimiz o kadar zor ki. Boğazımıza kadar, haramın, batılın bataklığında boğulduğumuzun farkında bile değiliz.

Saygılarımla  
Haluk GÜMÜŞTABAK

Yorum bırakın